top of page
  • Yazarın fotoğrafıMümtaz'Er Türköne

Cephe Siyaseti ve Partiler Savaşı


Siyasî incelik ve zekâ, attığınız adımın yol açacağı zincirleme reaksiyonları öngörürken kendini ele verir. Daha çok sezgiyle harekete geçse de siyasî basiret bir binanın statik hesaplamalarını yapmak gibi gerçekçi mühendislik hesapları gerektirir. Bir yasa çıkartırsınız ve her şey, sadece siyasal ilişkiler, bireyle devlet arasındaki ilişkiler değil, toplum düzeni toptan değişir; iki asır önce Tanzimat Fermanı’nın yaptığı gibi. Bazen yeni bir düşman icat edersiniz, siyasal-toplumsal fay hatları kırılır ve yeni bir topoğrafya ortaya çıkar.

Sözü 2017’deki anayasa değişikliklerinin, artık denge halini bulan seri sarsıntılarına getiriyorum. Bu değişikliği tasarlayanların maksatlarıyla, bugün ortaya çıkan tablo arasında dağlar-denizler kadar farklar ortaya çıktı. Devlet iktidarının sahip olduğu egemenlik yetkilerini arttırmak veya azaltmak mümkün olmadığına, sadece bir temerküz sağlanabileceğine göre, rakipsiz bir iktidar kendi gücünü bütün öngörülemeyen sonuçlarıyla siyasî sistemi değiştirerek neden riske atar? 2017 değişikliğinin yol açtığı sonuç tam olarak budur ve arzu edilenden çok farklı hatta ona bütünüyle ters bir sonuç doğurduğu bugün artık sahipleri tarafından da fark edilmiş durumdadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanı’nın fiilen sahip olduğu yetkilerin kompozisyonunda bir değişiklik yaratmadı; bu değişimin mimarlarının hiç arzu etmemesi gerektiği şekilde toplumsal kutuplaşmaları-kamplaşmaları kökten değiştirdi. Cumhurbaşkanlığı makamı aynı kavşak yerinde bütün haşmetiyle duruyor; gücünü anayasa ve kanunlardan değil arkasındaki halk desteğinden alıyor. Bu destek olmasa, anayasal düzen eksiği kapatır mı? Zaten tek başına % 50+1 şartı, anayasal statüyü bile anlamsız hale getiriyor.

Hesaplanmayan, öngörülmeyen ve beklenmeyen bir durum. 2017 Düzeni, hükümet sistemini değil siyasî yelpazeyi alt üst etti ve sonuçta ortaya iki cepheli bir siyasî yelpaze çıkardı. 2017’nin mimarlarının yarattıkları cephe siyasetini öngöremedikleri ortada. Ne var ki çok partili demokraside parti rekabeti, bu cepheleşme yüzünden çok daha incelikli stratejilerin devreye alındığı bir savaşa dönüşmüş durumda.

Giovanni Sartori’nin Karşılaştırmalı Anayasa Mühendisliği kitabını, bu türden değişimlerin mantığını ve mekanizmasını kavramak isteyenlere hararetle tavsiye ederim. Anayasa mühendisliği, komplo ve entrikalarla malûl siyaset mühendisliğinin kitaba uygun, yani meşru şeklidir. Parti veya seçim sistemini, kuvvetler ayrılığı prensibine göre erkler arasındaki ilişkiyi küçük bir müdahaleye göre yeniden tanzim edersiniz ve karşınıza bambaşka bir siyasî sahne, parti rekabeti tablosu ve kavgadan uzaklaşıp uzlaşmaya eğilimli veya tam tersi seçmen kitleleri çıkar. Bizde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen sistemin can alıcı merkezi de cephe siyasetini kaçınılmaz hale getiren % 50+1 mecburiyetidir. Bu mecburiyet bugün siyaset oyunun temel kuralı olarak hükmünü yürütmektedir.

Tıpkı 1950-60 arasında, Demokrat Parti iktidarının bilhassa son yıllarında ortaya çıkan Vatan Cephesi gibi, bugünün Cumhur ve Millet ittifakları da parti siyasetinin yetersiz kaldığı yerde Cephe siyasetlerinin siyasî mevzilere yerleşmesi olarak görülmelidir. Cephe siyasetinin, alışılmış parti rekabetinden farklı ve çelişkili görünen iki özelliği baskın hale gelir. Cepheler içinde parti rekabetlerini yumuşatır, arı-duru parti kimlikleri aşınır ve parti liderleri diğer partilerin kapısını aşındırırken siyasî nezaket bir kültüre dönüşür. Bu durum cephe içinde yer alan partilerin seçmen tabanları arasındaki mesafeyi de azaltır ve yakınlaşmaya yol açar. İkinci düzeyde ise cepheler arasındaki ilişki sertleşir ve giderek bir savaşa dönüşür.

İyi Parti’nin siyasetin temel kutuplaşmasına aykırı politikasının, seçim sandığından önce bile partiyi tuzla-buz etmesini, cephe siyasetin mecburiyetine bağlamak doğru olacaktır.

2019 Mahalli seçimleri ile 2023 genel seçimlerinde cephe siyaseti bütünüyle kuvveden fiile çıktı ve gücünü kanıtladı. Şaka değil, iktidara alternatif olabilen bir muhalefet cephesi mevcut. 31 Mart’ta cevabını alacağımız soru şu olacak: Partiler arasında dağılmış görünen muhalif cephe, seçmen nezdinde kendini ne ölçüde sandıkta gerçekleştirecek? Özellikle oyunun dışında kalmayı tercih eden İyi Parti’nin hissesine ne düşecek?

Çok daha önemlisi, yerel iktidarın paylaşımında kendini açığa vuracak olan bu cephe siyaseti, partiler arasındaki ilişkilerin seyrinde ve genel iktidarın istikbali hakkında hangi ipuçlarını elimize tutuşturacak?

Comments


bottom of page