top of page
  • Yazarın fotoğrafıMümtaz'Er Türköne

Kişi Kültü


Kişilerin parti amblemlerinin önüne geçtiği bir dönem yaşıyoruz. Tokat gibi yükselen bir el ile altı okun rekabeti, “demokrat”ın “demirkırat”a mutasyonu ile devam etti. Yanına MSP’nin anahtarı ve üç hilalli MHP yerleşti. ANAP’ın bal peteği, “vız vız” diye, zamanında çok muhabbete konu oldu. Bugün sadece kişiler var.

Sebep elbette, “muhafazak’ar demokrat” kimliğiyle yerle yeksan olmuş siyasî yelpazede araladığı kapıdan gözlerini dünyaya neredeyse iktidarda açan AK Parti’nin 22 yıllık geçmişinin ortalarından itibaren bir kişinin ismi ile özdeşleşmesi olmalı. Erdoğan partisinin amblemini fersah fersah aşan bir külte dönüşmüş durumda. Siyaset boşluk kabul etmeyen iktidar rekabeti ile kazananların hikâyesidir her zaman. Muhalefet de bu hikâyeye uyum sağlamak için kendini bir kişi kültü yaratmak zorunda hissediyor. Erdoğan sadece iktidar için değil muhalefet için de kişi kültü modeli olarak örnek alınıyor.

İnançlar, değerler, ideolojiler, politikalar kişilere indirgenir. Herkes o naçiz bedende kendine, ülkeye ve geleceğe dair derin anlamlar görmeye alışır. Siyasî yelpazenin anlamını bütünüyle kaybettiği iktidar-muhalefet açılarında ağır basan da kişiler olur. CHP ile yan yana gelmesi mümkün olmayan partilerin yakın zamana kadar oluşturdukları uyumlu blok sadece kişilere bağlanan politik tutumlarla açıklanabilir. Altılı ittifak tecrübe edildi ve geriye elenenlerle, kariyerini sürdüren kişiler kaldı.

Önümüzdeki yerel seçim, muhalefetin içinden tek kişinin Erdoğan’ın anti tezi olarak yükselişinin onaylanması olarak görülüyor. Şayet bu seçimi İmamoğlu tekrar kazanırsa muhalefet onun kişisel rüzgârıyla iktidara çok yaklaşmış bir konuma gelecek. İktidar kanadı da bu hesabı boşa çıkarmak için bütün ağırlığını İstanbul’a veriyor.

Tarih bilmek, bugüne daha geniş bir perspektiften bakmayı mümkün kılıyor ve siyasî tarih bize kişilerin değil politikaların kalıcı olduğunu gösteriyor. Sürmekte olan hayatın, ülkenin boğuştuğu sorunların önüne geçecek bir kişi hiçbir dönemde ortaya çıkmadı. Geride isim bırakanlar da tarihin akışını doğru okuyanlar ve ana akışa göre rüzgârını dolduranlar. Tarih bize geçici olanla kalıcı olanı ayırma ölçülerini veriyor. Geçici olanlar şaşalı veya mütevazi mezarları, kalıcı olanlar ise hayat içindeki hakimiyetini sürdürüyor.

Tarih, her şeyi bir sona bağlayan zaman üzerinde hükmünü yürütecek ve bir dönemi kaçınılmaz şekilde geride bırakacak. Cevabını vereceği soru ise şu: Bugünün anti tezi ne olacak?

Kişi kültü kurumları zayıflatır. Kurumlar tarihsel birikimin, yerleşmiş bir hafızanın, denenmiş olmanın getirdiği gerçekçiliğin, yani tecrübenin avantajlarına sahiptir. Bireyin, toplumun, ülkenin en gerçek zayıflığının ekonomi olması, kişi kültü yüzünden gösteremediğimiz kurumsal reflekslerin eseri. Hukukun koruyucu gölgesinin hayatın bütün alanlarında zayıflaması da bu yüzden.

Kişi kültünün alternatifi başka bir kült yaratmak olamaz. Kurumların yeniden güçlenmesine ihtiyaç var.

Aile bir kurumdur, din bir kurumdur, üniversite bir kurumdur, devletin merkez ve taşra teşkilatı en başta da kendisi birer kurumdur, partiler ve en önemlisi siyaset de bir kurumdur. 

Kurumsal güç gayrı-şahsi olmayı ve davranmayı gerektirir.

 

Comments


bottom of page