top of page
  • Yazarın fotoğrafıMümtaz'Er Türköne

Mümtaz’er Türköne yazdı I ‘Atın önünde et, itin önünde ot’

“At kim, it kim?” sorusu gereksiz. Siyasetin 31 Mart seçimlerinden sonra içine düştüğü açmazı ifade etmek için kullanıyorum bu deyimi. Ya iktidar ve muhalefet karşılıklı yanlış yerlerde duruyorlar, ya da eski alışkanlıklarını sürdürüp çıkarlarına artık aykırı düşen politikaları savunuyorlar.

(The Turkish Post) – MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE

“At kim, it kim?” sorusu gereksiz. Siyasetin 31 Mart seçimlerinden sonra içine düştüğü açmazı ifade etmek için kullanıyorum bu deyimi. Ya iktidar ve muhalefet karşılıklı yanlış yerlerde duruyorlar, ya da eski alışkanlıklarını sürdürüp çıkarlarına artık aykırı düşen politikaları savunuyorlar.

Güç dengesi değişti. Her ne kadar ülkeyi iktidar yönetiyor olsa da, siyasî güç fiilen muhalefetin eline geçmiş durumda. Karşımızda iktidara laf yetiştiren bir muhalefet değil, düpedüz potansiyel iktidar duruyor. Ekonomisi, teknolojisi, akademisi, sanatı, sporu bu kadar siyasetle iç içe geçmiş bir ülkede “potansiyel iktidar”, bazen fiili iktidarın bile önüne geçebilir. Nitekim parmağını bile oynatmadan iktidarın gündemini belirleme yeteneği, hatta fiilen tekeli muhalefetin elinde. Farkında değil gibi bir izlenim uyandırması bile, keramet peşine düşenlere zengin ilham kaynağı oluyor.

GÜÇ MUHALEFETİN ELİNDE 

Yeni Anayasa gündemi, doğrudan güç dengesinin muhalefet lehine değişmesinin eseri. Saray’daki Başdanışman ile Meclis Başkanı arasında süren polemik, muhalefetin siyasetteki ağırlığını temel hareket noktası olarak alıyor. “400 oyla Meclis’te yeni anayasa yapmak” ancak ve ancak CHP’nin vereceği destekle mümkün. Bu destek sadece oy desteği değil, aynı zamanda bir meşruiyet desteği. Meclis Başkanı, “toplumda kutuplaşmaya yol açmamak” bahanesiyle, CHP ile uzlaşarak referandumsuz bir anayasa yapma formülünü masaya yerleştiriyor. Saray danışmanı ise geniş ölçekli katılımı sağlamak adına, 400’ü aşsa da anayasanın referanduma götürülmesinden yana olduğunu söylüyor. Yani o da CHP’nin desteğinin alınacağını varsayıyor, ancak buna rağmen referandumu savunuyor.

Yeni Anayasa’nın, bir sosyal sözleşme niteliği kazanabilmesi ve yeni bir kurucu iktidar oluşturabilmesi için halk oyuna sunulmasını istemek doğru bir yaklaşım; ancak peşinen bu polemiğin bile CHP’nin desteğinin çantada keklik görülmesi üzerinden yapılması ne anlama geliyor?

CHP’ye biçilen rol kademeli olarak üç ana varsayıma dayanıyor. Birincisi, CHP’nin parlamenter sisteme geçişe destek vereceği, ikincisi anayasa gündeminin taktik olarak iktidara avantaj sağladığı, üçüncüsü maksadın anayasa yapmak değil, CHP’nin de parlamenter sisteme geçiş oltasına takılıp aktif olarak katılacağı bu gündemin sürdürülmesi olduğu.

Bu varsayımların üçünün de yanlış olduğu biraz mesafe alındığı zaman anlaşılacak. En başta da anayasa ve referandum gündeminin iktidara avantaj sağladığı varsayımının mazide kaldığı ortaya çıkacak.

İktidarı ayakta tutmak için durumdan vazife çıkartanlar ortalığı papazın bağına çeviriyor. Düzeyi yerlerde sürünen iktidar medyasının yalın kılıç cenge girişmesi, muhalefetin işini kolaylaştırıyor. Genel bir dağınıklık, koordinasyonsuzluk ve ortak akıl yoksunluğu iktidarın yüzüne yüzüne çarpıyor.

ETKİ AJANLIĞI 

Sosyal bilimler alanında, bilhassa güvenlik bilimleri, sosyoloji, siyaset bilimi gibi temel dallarda yapılan akademik araştırmaların neredeyse yarısı, Ceza Kanunu’na eklenmesi mutasavver casusluk maddesine göre yedi yıla kadar hapis cezasına konu suç teşkil etme potansiyeli taşıyor.

Mevcut yargılama düzeni içinde bu suça “Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar” arasına her an master-doktora tezi yazanlar veya tez danışmanlığı yapanlar bilmeden dahil olabilir.

“Başka ülkenin stratejik çıkarları doğrultusunda” şartını boşverin, bu araştırmaların YÖK dökümantasyon merkezinden kolayca elde edilmesi bile, ağyarın işini görebilir. Hele, TSK gibi kritik kurumlarda, üstelik kurmay sıfatıyla görev yapıp da böyle tezler yazanların kıskançlık yüzünden ayağını kaydırmak, iftira atmak o kadar kolaylaşır ki, hemen devreye otosansür mekanizmaları girer.

Bugün dünyada istihbaratın yüzde 99’u herkese açık bilgilerden, analiz yeteneği ile elde ediliyor. O zaman bu yeteneği kazanacak adamları nerede yetiştireceksiniz?

Comentarios


bottom of page