top of page
  • mturkone

Mümtaz’er Türköne yazdı Sertleşme mi, yumuşama mı kazandırır?

"Seçim kaybetmiş, kendi tabanını küstürmüş bir AK Parti iktidarının muhalefete karşı sertleşmesi, kaybettiği oylara yenilerini ilave ederek üzerlerine toprak serpmesi demek. Ekonomik krizin başlattığı mutfaktaki yangın daha çok uzun süre devam edecek. Sertleşen bir iktidar, kucaklayıcı davranan CHP karşısında yeni mevziler kaybeder."



(The Turkish Post) – MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE

Seçim sonrasının ilk mevzi muharebesi Gezi Davası üzerinde yapılıyor. Osman Kavala’yı ve diğer Gezi tutuklularını serbest bırakacak bir gelişme vuku bulursa, siyasette yumuşamanın ilk somut adımı ve sonucu alınmış olacak. Gezi Davası, muhalefeti susturma adına iktidar gücünün ve yargıya açıktan müdahalenin skandal niteliğinde sembolüydü. Beraat kararı alan birine, aynı gün açılan soruşturma sonunda müebbet hapis cezası verilmesi otokrasinin yalın ve herkesin gözüne sokulan abartılı bir güç gösterisiydi. Bu kadar açık bir hukuksuzluk, herkesi korkutup sindirmek içindi. Şimdi CHP, aldığı seçim galibiyetini arkasına alarak bu otoriter gücün Gezi Davası üzerinden sağını-solunu törpülemeyi deniyor. Başarabilir mi? İktidar direnirse, CHP’nin uzattığı zeytin dalını geri çevirmiş olacak ve hızla siyaseti sertleştiren bir evreye geçiş yapacağız. “Başarabilir mi?” sorusunun cevabı, “aksi durum, yani sertleşme iktidara neler kaybettirir?” hesabı içinde aranacak.

Siyasetin sembollerle, simgelerle yapıldığı söylenir. Siyaset hesapla, kitapla yapılır; semboller bu hesapların bakiyeleridir. Hatalı hesap yani yanlış sembol kullanımı güç, hatta iktidar kaybettirir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP lideri Özgür Özel arasındaki sıcak görüşmenin kamuoyuna yumuşama sinyalleri şeklinde yansıması sadece simgesel açıdan anlam taşıyor. Bu görüşmeyi, muharebelerdeki yoklama atışına benzetebilirsiniz. “Sonrasında yumuşamaya devam mı, yoksa sertleşme mi?” sorusuna Gezi Davasındaki gelişmelere bakarak cevap bulacağız. Sert bir rüzgâr eser ve hava birden değişir. İçinde “ihanet”, “terör”, “yalan”, “siyasî istismar” gibi simgesel kelimelerin geçtiği tek bir cümle, bahar havasını zemheri kışa çevirmeye yetecek. İki taraf da kafasında dolaşan tilkilerin kuyruklarını birbirine değdirmeden, karşı tarafın hesabını-kitabını takip etmek ve kendi çıkarına uygun avantaj sağlayacak taktik adımlar atmanın peşinde. Eli kuvvetli olan, seçimin galibi CHP. Sahayı o domine ediyor. Terazideki ağırlık, bütün taktik üstünlüklerden önce sandıktan alınan oyla ölçülüyor.

Siyaset savaşa benzetilir, aslında tersi doğrudur. Savaş, siyasetin şiddet araçlarıyla devamıdır. Sözlere, simgelere, sembollere yansıyacak şiddet dili, siyaseti bittiğini savaşın başladığını gösterir. Tarihin gösterdiği üzere her savaşta taraflar, savaşı başlatanın karşı taraf olduğunu iddia eder ve suçu ona yükler. Savaşa evrilmemiş siyasette nihai muharebe ve mutlak zafer olmaz. Karşı tarafa boyun eğdirmek ve kendi iradenizi kabul ettirmek yerine Özgür Özel’in tercih ettiği şekilde müzakere yöntemiyle kârlı çıkmaya ve niyetinizin savaş olmadığını göstermeye çalışırsınız. İncelik şurada, sabırla bu yolu izleyen, ilk silahın karşı tarafta patlamasını bekleyen savaş meydanında da avantaj kazanır. Siyaset sertleşirse, yumuşama adına elinden geleni yaptığını söyleyecek CHP savaşı da kazanabilir.

ÜÇ İSMİN PARLATILAN ZIRHLARI

CHP Türkiye’nin açık ara birinci partisi. Parti kurmayları, sandıkta alınan oyların yapısı hakkında belli ki gerçekçi bir kavrayışa sahipler. AK Parti’yi iktidarda tutan oylar CHP’ye transfer olmak yerine, sandığa gitmeyen seçmenle Yeniden Refah Partisi’nde beklemeye geçmiş durumdalar. Sertleşme süratle bu oyları ürkütüp önceki istasyona ricat etmelerine yol açabilir. CHP erken veya geç yapılacak yeni seçime kadar, sempati taarruzuna devam ederek berzahta bekleyen bu oylar üzerinde ikna edici bir hegemonya kurmayı hesaplıyor. CHP’de, şu an itibarıyla cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın karşısına çıkabilecek üç güçlü isim zırhlarını parlatmakla meşguller. Erdoğan’ın yerine ikame edilebilecek tek bir isim bile yok.

Muhalefetin asıl gücünü, iktidarın temel zaafını kişileri önemseyenler bu tezadın içinde aramalı. Kendini tüketen bir dinamik hemen devreye giriyor: İktidar medyası ve kalemşörleri bu üç ismi birbirine düşürecek kumpasların ve dedikoduların peşinde iktidar kanadı adına çıkış ararken, tersine CHP’nin albenisini ve bu üç ismin zırhlarını parlattıklarının farkında değiller.

Seçim kaybetmiş, kendi tabanını küstürmüş bir AK Parti iktidarının muhalefete karşı sertleşmesi, kaybettiği oylara yenilerini ilave ederek üzerlerine toprak serpmesi demek. Ekonomik krizin başlattığı mutfaktaki yangın daha çok uzun süre devam edecek. Sertleşen bir iktidar, kucaklayıcı davranan CHP karşısında yeni mevziler kaybeder.

Saray’daki boş koltukları veya iktidar medyasının dedikodularını değil sadece Gezi Davası’nı takip etmeniz geleceği öngörmeniz için yeterli. Doğru hesap yaparsa iktidar geri adım atar, yoksa sertleşir ve kaybeder. Akla uygun olan duyguların ve kibrin gölgesinde kalırsa, hukuk devletine dönüş umudu seçime kadar askıda kalacaktır.

bottom of page